Sülûk, insanı Hakk’a ulaştıran davranış biçimleridir. Tarikat ise belli bir şeyh etrafında toplanmış müridlerden oluşan cemaattir. Tasavvufu kısaca “sülûk ilmi” diye tarif edebiliriz. Bu ilmin konusu, kişinin Hakk’a erebilmek için nefsini dünya kirlerinden arındırması, ahlâkını düzeltmesi ve güzelleştirmesidir.
Tasavvuf yolundaki kişi çeşitli aşamalardan geçer:
Bu yola girmek isteyene “tâlip”,
yolun başlangıcında olana “mübtedî”,
bu yolda mesafe katedene “sâlik”,
yolun sonuna ulaşana da “müntehî” denir.
Taç, şeyhlerin veya sülûkte belli bir mertebeye ulaşmış dervişlerin giydiği başlığa verilen addır. Bu bir tarikat kıyafetidir ve tarikatlara göre farklı şekil ve renklerde olur. Bu başlıktan genellikle tâc-ı şerif, tâc-ı edeb, tâc-ı saâdet gibi saygı ifade eden sıfatlarla birlikte söz edilir.
Taç giyme ve giydirmenin belli kuralları vardır. Meselâ taç ancak bir şeyh elinden giyilebilir. Çünkü bu, şeyh ile mürid arasında mânevî irtibatı gerçekleştiren maddî bir vasıtadır.
Taç, müridlik ve teberrük tacı olmak üzere ikiye ayrılır. Müridlik tacını belli bir olgunluğa erişen dervişler giyebilir. Teberrük tacını ise tarikata yeni intisap eden dervişler giyer.
Tacın üst kısmına “kubbe”,
başa geçen ve sarık sarılan kenarına “lenger” (asabe),
ön kısmına “mihrap” adı verilir.
Lengeri çevreleyen tülbende “ısâbe”, ısâbenin sarkan uçlarına “taylasan” denir. Isâbe taç üzerindeki sarılış biçimine göre “amâme, destar, fenâî” gibi adlar alır.
Taçlar tarikatlara göre çeşitli şekillerde birbirinden farklılık gösterir. Bu farklılıklardan biri de kubbenin merkez noktasına dikilen düğme, pul, mühür ve güllerle sağlanır. Çeşitli şekillere sahip mühür ve güller ilk defa Kādiriyye tarikatında kullanılmıştır.
Melâmet, Horasan’da ortaya çıkan bir tasavvuf anlayışıdır. Melâmetîler, tarikat mensuplarının taç, hırka gibi özel giyim kuşamla halktan ayrılmasını doğru bulmuyorlardı. Yunus Emre de bu durumu “Dervişlik olaydı taç ile hırka / Biz de alırdık onu otuza kırka” beytiyle anlatmıştır.
