MÖ 469 – 399 yılları arasında yaşamış olan Sokrates, Batı felsefesine damgasını vurmuş büyük bir filozoftur. İşin ilginç tarafı Sokrates hiçbir yazılı eser bırakmamıştır. Atina halkı ile yaptığı konuşmalar, öğrencileri tarafından yazıya geçirilmiştir.
Sokrates bir cininin olduğuna inanıyordu. Bu cin ona yol gösterirdi. Onu asla bir eyleme zorlamazdı. Sokrates’e göre bu cin, kendisine verdiği tavsiyelerle onu ve arkadaşlarını tehlikeli veya zararlı işlerden uzak tutardı.
Fakat Atinalılara göre cinler, tanrıların ulakları gibiydi. Sokrates’in kendi cininin olduğunu iddia etmesi bazılarını rahatsız ediyordu. Sokrates gençlerin kafasını karıştırmakla, panteona yeni tanrılar katmakla suçlanmaya başladı. Sokrates davası sırasında, onu yargılayanların duymak istedikleri şeyleri söyleyip kendini kurtarabilirdi. Fakat böyle yapmadı. Hayatın mı ölümün mü daha iyi olduğuna tanrılar karar verir demişti. Bu tabii cininin bir tavsiyesiydi.
Bu cin Sokrates’in felsefi yaşamı ile eylemlerinin merkezindeydi. Sokrates’in felsefe dünyasındaki önemini göz önünde bulundurursak, rahatlıkla şunu da söyleyebiliriz: Batı felsefesinin temelinde bir cin bulunmaktadır.