İçeriğe geç
Anasayfa » Sözlük » İyâfe

İyâfe

    Hz. İsmâil ile annesi Hâcer çölde su ararlarken hiç ummadıkları bir anda zemzem suyunu bulurlar. Rivayete göre tam o sırada havada bir kuş uçmaktadır. Bazıları bunun bir işaret olduğunu ileri sürüp bu kuşa âif sıfatını verirler. Âif, iyâfe şeklinde de kullanılır. Uğur tutmak amacıyla kuş uçurma, kehanette bulunma gibi anlamları vardır.

    Câhiliye Araplarında iyâfenin iki türü vardı: Birincisinde gökyüzüne bakılır ve o sırada uçmakta olan bir kuşun hareketlerine bakılıp anlam çıkarılırdı. İkinci türde ise, kafeste bu iş için özel olarak tutulan bir kuş serbest bırakılır ve onun uçuş şekline göre bir anlam çıkarılırdı. Bunlardan en yaygın olanı birinci türdü.

    O gün halletmesi gereken mühim bir işi olan kişi sabah evinden ayrılırken gökyüzüne bakardı. Eğer soldan sağa doğru uçan bir kuş görürse, bunu uğurlu sayıp yapmayı planladığı işi yapardı. Kuş sağdan sola doğru uçuyorsa da bunu uğursuzluk sayar ve işinden vazgeçerdi.

    Kuşun sağdan sola doğru uçması uğursuzluk sayıldığından, bazı kâhinler sola uçan kuşları korkutarak ters istikamete gitmelerini sağlardı. Böylece uğursuzluğu uğura çevirmiş olurlardı. Bu kâhinlere zâcir denilirdi.

    Kuşların uçmasından anlam çıkarma anlayışının temelinde, ölen insanların ruhlarının kuş şekline dönüşerek gökyüzünde dolaştığı inancı vardı. Hz. Muhammed iyâfenin büyü türü şeylerden ve asılsız olduğunu söyleyerek yasaklamıştı.

    Bazı âlimlere göre iyâfe, iz sürme sanatıdır. Araplar bu sayede yolunu şaşıran insanlara veya kaybolan hayvanlarına ulaşabiliyorlardı. Bu konunun uzmanları, izlere bakarak bunun hasta, genç, ihtiyar, kadın ya da bir erkeğe ait olduğunu anlayabiliyordu. Bu kişilere âif denirdi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir