Gök-Tanrı dinine göre uçsuz bucaksız Gök Kubbe’nin altında gök boşluğu denilen bir bölüm vardı. Eski Türkler dünyaya değen bu bölüme, “Kalıg” derlerdi. Dünyanın adı ise Acun’du. Öte Dünya (Öte Alem) ile Fiziki Dünya’yı birbirinden ayırmak için, “Bu Acun” ve “Ol Acun” sözcüklerini kullanırlardı.
Astrolojinin de temelini oluşturan bu yıldızların belirli periyotlarla gökyüzünde yer değiştirme hareketine Araplar ve İranlılar “Çerhi Felek” demişlerdi. Daha sonraları bu kültürlerle temasa geçen Türkler, bu sözü “Çarkı Felek” olarak değiştirdiler. Ancak Orta Asya’daki Eski Türkler gök kubbenin gözlemlenen bu döngüsel hareketine “Gök Çığrısı” diyorlardı. Çığrı sözü, değirmen ve çeşitli aletlerdeki çarklar için kullanılan bir isimdi. Çıkrık sözü de eski Türklerdeki “Çığrı” sözünden türemiş bir isimdir.
Astroloji’nin temelini oluşturan bu döngüsel hareket, Türkler için de büyük bir önem taşıyordu. Gök Çıkrığı’nın dönüşü, insanlara iyi veya kötü talih getiriyordu. Kaderlerinde bu döngünün önemli bir yeri olduğunu düşünüyorlardı. Bütün kötü kaderler, “Kahpe Feleğin” bir oyunuydu. Yaşanan kötü olaylardan sonra iyi günlere kavuşabilmek de yine bu feleğin işiydi.
Eski Türkler’de 12 Burç 12 ayrı hayvan sembolüyle gösterilmekteydi. Türk Takvimi ‘nin esası da “Gök Çıkrığı” prensibine bağlıydı.