İlk insanın cennete konması ve oradan yeryüzüne indirilmesi konusu, Kur’an-ı Kerîm’de üç yerde anlatılmıştır. Bu âyetler birlikte göz önüne alınıp yorumlandığında şu bilgileri ediniyoruz:
İlk insan özel bir topraktan yeryüzünde yaratılmıştır. Daha sonra ondan eşi var edilmiş ve ikisi birlikte cennete konmuştur. Cennetteki hayat, yeryüzündeki hayattan farklıdır. Yâni sözü edilen bu yer, dünyadaki imtihanını başarıyla geçen kulların gideceği cennettir. Cennetin çeşitli bölgeleri ve dereceleri vardır. “İçinde devamlı kalınan” cennete (huld) giren bir daha çıkmaz. Fakat cennetin diğer bölgelerine girenlerin çıkıp çıkmayacağı konusunda Kur’an’da bir açıklama yoktur.
Bakara Suresi’nin 35. Ayeti şöyledir:
“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, istediğiniz yerinden rahatça yiyip için ve şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz” dedik.
Âdem’in ve eşinin meyvesini yedikleri ağacın ne ağacı olduğu belli değildir. Zaten burada önemli olan yenilen meyvenin ne olduğundan ziyade Allah’ın yasağının çiğnenmiş olmasıdır. Bu yasağı çiğnediği için insanlığın atası cennetten çıkartılır ve yeryüzüne yâni imtihan dünyasına indirilir. Buradan çıkartılacak ders, bu dünyada ilâhî emirlerin ve yasakların çiğnenmesi de insanlara imtihanı kaybettirecektir.
Bu ağaçtan, Hıristiyanlar ve Yahudiler “iyilik ve kötülüğün bilgi ağacı” diye söz ederler. Buradaki iyilik ve kötülük ile kastedilen “her şey”dir. Yâni iyi ve kötüyü iki uç olarak kabul edersek, bu iki uç ve bunların arasında kalan her şey kastedilmiştir. Benzer bir kullanım antik Mısır’da da vardır. Onlar da her şeyi iyi-kötü ile ifade etmişlerdir. Yâni bu ağaç her türlü bilginin kaynağıdır. Böyle bir ağacın meyvesinden yemek, dünyanın tüm sırlarını çözmek anlamına gelir.